Mediator, trainer and activist, my guest Dr. Davi…
Mediator, trainer and activist, my guest Dr. David Silvera has been involved in developing mediation as an alternative form of dispute resolution in Israel since 1998. He explains what transformative mediation is, how it originated in America and how it utilises pragmatic, transformative and narrative theories to advance the mediation and decide on a solution. He emphasises the first step of transformative mediation as ‘trying to better the relationship, only after that you can deal with the conflict’. He talks about the court appointed system in Israel and Turkey, ethnoreligious mediation and multi-track diplomacy and how he enjoys intercultural mediation and bringing people together. He states how disharmony is good if managed well by good communication.
Anlaşabiliriz podcast serimizin yeni bölümünde konuğum David Silvera dönüştürücü arabuluculuk üzerine konuşacak.
Uyuşmazlık çözümü üzerine içerikler hazırladığım Anlaşabiliriz podcast serisine Ağustos ayında kısa bir tatil molası vermiştik. Şimdi kaldığım yerden devam ediyorum.
Ben İdil Elveriş. İstanbul’da geçirdiğim beş buçuk aydan sonra Londra’ya geri döndüm. Hala hayattayım, Covid-19 da hala bizimle birlikte.
Bu bölümde konuğum David Silvera. Kendisi program boyunca bizlere dönüştürücü arabuluculuk; etnik-dini arabuluculuk; ve çok parkurlu diplomasi konularından bahsedecek. Bunların yanı sıra, ülkesi İsrail’deki arabuluculuğun güncel durumu hakkında konuşacağız. Bu mülakatı Şubat 2020’de, Tel-Aviv’de, dünya henüz Covid-19 tarafından ele geçirilmeden önce, yüz yüze gerçekleştirmiştik.
Kendisini tanıtmak gerekirse, Doktor Silvera, İsrail’de arabuluculuğun bir alternatif uyuşmazlık çözüm metodu olarak kabul edilmesi ve gelişmesi için 1998’den beri yoğun olarak çalışıyor. Önceleri yalnızca mahkemeler tarafından arabulucu olarak atanmaktayken, günümüzde hem taraflarca hem de mahkemelerce atandığı uyuşmazlıklarda arabulucu olarak görev almaktadır. Silvera, İsrail arabuluculuk platformu Sulha’da baş editörlük yaptı. 2005 yılından bu yana ise İsrail Arabulucular Odası’nda başkanlık görevini sürdürmektedir. Arabuluculuk hakkında kitap ve makaleler yazan Silvera, arabuluculuk eğitimleri de vermektedir. Tel-Aviv Üniversitesi Evens Arabuluculuk ve Uyuşmazlık Çözümü Merkezi üyesi olup, aynı merkezde ders vermektedir. Uluslararası düzeyde çalışan Silvera, İsrail’de kültürler arası çatışma konusu üzerinde araştırmalarını sürdürmektedir. Dönüştürücü arabuluculuk konusuyla başlayalım isterseniz. Dönüştürücü arabuluculuk nedir, bize biraz bahsedebilir misiniz?
Hoşgeldiniz, ziyaretiniz için teşekkür ederim. Dönüştürücü arabuluculuk; ilk önce ihtilaf içinde olan tarafların aralarının düzeltilmesi, ancak bundan sonra ihtilafın çözülmesi gerektiğini savunan modeldir. Buradaki temel düşünce, tarafların arasının düzelmesi halinde daha iyi iletişim içinde olacakları ve bunun sonucunda uyuşmazlıklarını üçüncü bir kişinin, yani arabulucunun, yardımı olmadan kendileri çözecek duruma geleceklerine olan inançtır.
Peki bu fikir nasıl ortaya çıktı?
Arabuluculukta birçok teori mevcuttur ve bunların temeli ise Amerika Birleşik Devletleri’nde arabuluculuğa ilişkin çeşitli fikirleri ortaya atan kişilere dayanıyor. Örneğin uyuşmazlık çözümüne yönelik pragmatik arabuluculuk dediğimiz sorun çözme, dönüştürücü arabuluculuk, öyküsel arabuluculuk gibi birçok teori bulunur. Arabuluculuğu yaparken teorilere göre değil insanlara göre hareket edersiniz. Arabuluculuğu daha iyi hale getirebilmek, ihtilaf halinde bulunan kişilerin birbirleriyle konuşmalarını sağlayabilmek için dönüştürücü arabuluculuk teorisi de dahil bu teorilerin tamamını veyahut bazı kısımlarını bir araç olarak kullanarak herkesin kazandığı bir ‘kazan-kazan’ durumu yaratabilirsiniz.
Anladığım kadarı ile dönüştürücü arabuluculuk taraflar arasındaki ilişkinin ciddi anlamda zedelendiği, tarafların birbiriyle görüşmediği, aralarındaki ilişkinin bozuk olması sebebi ile onları bir araya getirmenin bir fayda sağlamayacağı ve bu bozuk ilişkiyi düzeltmek için önce bir takım onarıcı adımlar atılmadıkça ihtilafın çözülemeyeceği düşüncesine dayanıyor. Doğru mu özetledim?
Hayır, bu değil. Teori der ki; şayet insanlar anlaşmazlık içine düşmüşse, ilk olarak aralarındaki uyuşmazlığı çözmeye çalışma, bunun yerine tarafların aralarını düzeltmeye çalış.
Tarafların arasını daha iyi hale nasıl getirebiliriz peki?
Bildiğiniz üzere arabuluculuk iki temel yapı taşına dayanır; stratejiler ve menfaatler. Bir başka deyişle, insanların neler söyledikleri, neler düşündükleri, hissettikleri, mahkemeye başvururken neler yazdıkları, arabuluculuk görüşmesinde neler söyledikleri gibi.
Bunlar birbirinden tamamen farklı da olabilir…
Kesinlikle! Bu sebeple arabulucu biraz da psikolog gibi olmalıdır. Kişilerin ihtiyaçlarını, menfaatlerini, davranışlarını ve diğer tarafa karşı tutumlarını anlamaya çalışmalı ve ilişkinin daha iyi olması için çaba göstermelidir. Dün bir arabuluculuk görüşmesine katıldım. İki kişi arasındaki uyuşmazlığın konusu şuydu: taraflardan biri bir bilgisayar satın almış, bilgisayarın bozuk çıkması üzerine iki yıl boyunca ilgili sorunu çözmek üzere bir laboratuvara gitmiş. İki yıllık süreçte çok para harcanmış, bilgisayarın birçok parçası değişmiş ancak bunların hiçbiri çözüm olamamış. İki yılın sonunda taraf, başka bir laboratuvara gitmiş ve bilgisayarındaki problem iki saat içerisinde çözülmüş. Hal böyle olunca bilgisayar sahibi, sorununu çözemeyen taraftan yapmış olduğu harcamaları geri istemiş ve onu mahkemeye vermiş. Bu uyuşmazlıkta biz öncelikle birbirine kızgın olan taraflar arasındaki ilişkiyi iyileştirmeye çalıştık. Bilgisayar sahibi 15,000 Şekel (yaklaşık 33,000 Türk Lirası) tazminat talebinde bulunurken, laboratuvar sahibi hiçbir ödemede bulunmayacağını söyledi. Karşılıklı diyalog neticesinde, laboratuvar sahibi bir hard-disk vermeyi teklif etti, bilgisayar sahibi bunu kabul etti, el sıkışıp anlaştılar. Başlangıçta oldukça gergin olan arabuluculuk ortamı zamanla daha yumuşak ve iyi bir hal aldı. Bir başka deyişle, öncelikle tarafların ilişkilerini düzeltmeye çalıştık, taraflar birbirlerine taleplerini ilettiler, ben de bir arabulucu olarak bu görüşmeyi bir nihayete bağlayarak sonlandırdım.
Söyleşimize öncelikli olarak dönüştürücü arabuluculuk konusuyla başlamak istedim çünkü biliyorum ki siz mahkemeler eliyle uyuşmazlıklara arabulucu olarak atanıyorsunuz. Türkiye’deki zorunlu arabuluculuk görüşmelerinin taraflar arasındaki ilişkilerle ilgilenmekten daha çok tarafların ne kadar istediklerini soran, hangi meblağda anlaşılabileceğine karar veren bir uygulamaya döndüğünü gözlemliyorum. Hepsi elbette ki böyle değildir ancak arabuluculuk görüşmelerinin büyük bir kısmının bu şekilde ilerlediğini, arabulucuların tarafların arasındaki ilişki konusunda ihmalkar davrandıklarını, bu sebeple insanların sistemden memnun kalmadıklarını hatta kızdıklarını duyuyoruz. Bu çerçevede İsrail’deki zorunlu arabuluculuk sistemini bize biraz anlatabilir misiniz?
Çok önemli bir konuya değindiniz. Sizin bahsettiğiniz bu durum arabuluculuktan ziyade daha çok kolaylaştırıcılık veya uzlaştırmaya benziyor. Mahkemeler dosya kapatmayı sever ve bahsetmiş olduğunuz durumlar açıkça mahkemelerin sevdiği durumların başında gelir. Her ne kadar mahkeme tarafından atanmış olsam da, ben dosya kapatmayı sevmem. İki kişi bir uyuşmazlık sebebi ile bana başvurup, uyuşmazlıklarını çözemediğimde, dosyayı mahkemeye geri gönderir ve aslında hakime yardımcı olduğumu düşünürüm.
Ortalama bir yıl içerisinde kaç kez mahkemelerce arabulucu olarak atanırsınız?
Değişir ancak halihazırda elimde birçok dosyanın olduğunu söyleyebilirim. Mevzuata göre, 40,000 Şekel üzeri davalar için zorunlu olan, tarafların bir arabulucuyu görmesi, uyuşmazlıklarının arabuluculuk vasıtasıyla mı yoksa mahkeme eliyle mi çözülmesini istediklerine karar vermeleri. Mahkeme tarafından bana yönlendirilen veyahut taraflarca bana gelinen birçok arabuluculuk dosyası bulunuyor. Bana önce mahkeme tarafından yönlendirilen tarafların başka küçük sorunları olduğunda özel olarak bana gelip onu çözmemi istedikleri de oluyor ve ben de onlara yardımcı olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Bir arabulucuya özel olarak başvursanız da, mahkeme arabuluculuk anlaşmasını, mahkemeye aracılığıyla arabulucuya gidilmemiş olsa dahi, karar hükmünde kabul ediyor.
Diğer bir deyişle bir arabuluculuk anlaşmasının icra edilebilirliğinden bahsediyorsunuz.
Evet.
İsrail’de 40,000 Şekel üzerindeki uyuşmazlıklarda arabuluculuğun zorunlu olduğunu anlıyorum. Bu içinde rakam olan her uyuşmazlığı kapsıyor mu?
Arabuluculuğun kendisi zorunlu değil. İlgili bedeli geçen uyuşmazlığın arabuluculuğa uygun olup olmadığına karar verilen buluşmanın gerçekleşmesi zorunlu. İsrail’de bir arabulucu, görüşmenin ilk saati için ücret talep etmez. Taraflar arabuluculuğa gitmeye karar verirlerse, taraflar arabulucuya birlikte ödeme yaparlar.
Doğru anlamış olmak için soruyorum. Taraflar arabulucuya gitmeye karar verirse, arabuluculuk masraflarını karşılıyor. Ancak bu kararın verildiği ilk görüşmenin arabuluculuk ücretini devlet mi karşılıyor?
Olması gereken evet devletin ilk görüşmenin ödemesini yapması. Ancak yapmıyorlar. Ben de diğer birçok arabulucu meslektaşım gibi, bu görüşmeyi gönüllü olarak yapıyorum. Zira arabuluculuğa inanıyorum ve bu işi gönüllü yaparak arabuluculuğun İsrail’deki etkinliğine katkıda bulunduğumu düşünüyorum. Şimdilerde ücretsiz ve gönüllü olarak yapılan ilk görüşmenin ücretinin ileride hazine tarafından arabuluculara ödeneceğini umuyoruz.
O zaman ilk görüşme arabulucular için bir form doldurma faaliyetinden ziyade tarafları arabuluculuğa yönlendirip, arabuluculuk dosyasına dönüştürme imkanı sağlayan bir şeye dönüşüyor.
Kesinlikle. Aile mahkemelerinde de arabulucuyla ya da sosyal hizmetlilerle dört görüşmeye kadar yapmadıkça mahkemeye gidemezsiniz. Bu görüşmelerde taraflar birbirleriyle konuşarak mı, arabuluculuğa başvurarak mı yoksa yalnızca mahkeme kararıyla mı uyuşmazlığın çözülmesini istedikleri hakkında bir karara varılır.
Arabuluculuğa yalnızca boşanma konusunda değil aynı zamanda velayet, malvarlıkları gibi konularda başvurulabiliyor, değil mi?
Evet, aileyle ilgili her türlü uyuşmazlıkta arabuluculuğa gidilebilir.
Biraz da etnik-dini arabuluculuktan bahsedebilir misiniz? Sizin bu konu üzerinde çalıştığınızı biliyorum. Bu arabuluculuk nedir ve sizi bu konu üzerinde çalışmaya neler motive etti?
Etnik arabuluculuk dendiğinde aslında kültürel arabuluculuktan, insanların önem verdiği normlar, değerler ve inançlardan bahsetmiş oluyoruz. Bunlar birbirinden farklı olabilir. İnsanlar birbirlerini anlamazlarsa, bu farklılıklar kaos ve nefreti beraberinde getirebilir. Arabuluculuk, farklı dine inanan, farklı kültürlere mensup, farklı görüşleri benimseyen insanları bir araya getirerek, birbirlerini anlamalarına -ama ille bunlara katılmalarına değil– olanak sağlıyor. Birbirini anlayan insanlar bir araya geldiklerinde, çalıştıklarında, görüştüklerinde genellikle birbirlerine saygı duyuyorlar. Yapılan araştırmalar, farklı kültürler ve dinler arasında bazı ortak davranışlar olduğunu gösteriyor. Örneğin aynı şekilde kızıyorlar, korkuyorlar, heyecanlanıyorlar. Aralarındaki fark nesiller boyu gelişmiş bazı inanışlardan kaynaklanıyor. Söylemek istediğim insanların karşılıklı olarak birbirlerine saygı duymaları gerekir ve bu saygılarını her bir insanın, kültürün, dini öğrenerek kavrayarak göstermeleri mümkün olur. Günümüzde Müslüman, Hristiyan, Yahudi din adamlarından oluşan birçok ortak topluluk var. Bu toplulukların amacı da aynı aslında; birbirinin farklılıklarını anlamak, saygı duymak ve demokrasilerde olduğu gibi kendin gibi yaşamak ve karşındakini de yaşatmak.
Amaç ve asıl önemli olan o zaman, anlaşmak değil birbirini anlayabilmek.
Evet, kesinlikle bunu kastediyorum. İnsanlar anlaşmak zorunda değiller, ancak birbirlerini anlarlarsa saygı da duyarlar.
En nihayetinde taraflar anlaşmaya varmak isterlerse bunu gerçekleştirebilirler, ama anlaşmak zorunda değiller.
Anlaşmamak üzerine anlaşabilirler.
Neden böyle bir alana ilgi duydunuz?
20 yıldır arabuluculuk yapıyorum. Bu işe ilk olarak mahkemelerde başladım. Sonrasında neler yapmak istediğimi etraflıca düşündüm ve özel arabuluculuk da yapmaya karar verdim. Bu süreçte iki aile arasında arabuluculuk yaptım. Bu ailelerden biri Arap diğeri ise Yahudi’ydi. Yaptığım arabuluculuktan büyük keyif aldım. Sonrasında Etiyopya’dan, Polonya’dan insanlarla arabuluculuk gerçekleştirdim ve bundan da çok keyif aldım çünkü farklı kültürdeki insanları bir araya getirebildiğimi gördüm. İbranice’de “birlikte” anlamına gelen bir kelime var: “Yahad”. Eğer bu kelimeyi kısaltırsanız “birlikte oldukça farklılıklar da olacaktır” anlamına gelir. Ama kelimenin tam anlamı, anlaşmazlığın olduğu her yerde çözümün de var olduğudur. Ben uyuşmazlığı olumsuzluk olarak görmem, aksine insanların birbirlerinin hislerini anlaması ve saygı duyması için bir fırsat olduğunu düşünürüm. İnsanlar kendi davranışlarının ve tavırlarının farkında olursa, her şey çok daha farklı olabilir.
Özellikle biraz önce vermiş olduğunuz Polonyalı ve Etiyopyalı insanların dahil olduğu arabuluculuk gibi, etnik-dini arabuluculuğa birkaç örnek verebilir misiniz?
Örneğin güneyde, Bedevi yarımadasında bir grup uyuşmazlık çözümü üzerine çalışan insana bir seminer verdim. Bu bölgede kadınlarla erkekler arasında farklı bir statü var. Verdiğim seminerde kadınların da yer alması beni mutlu etti ancak erkekler sol tarafta oturmaktayken kadınlar odanın sağında oturuyordu. Seminer süresince bu ayrımdan hoşlanmadığımı tüm katılımcıların iş birliği içinde olmalarını tercih ettiğimi söyledim. Sonrasında katılımcıları kadınların ve erkeklerin bir arada olduğu gruplara ayırarak bir çalışma yaptırdım. Kadınlar da erkekler de yapmış olduğumuz bu çalışmaya katıldılar ve erkek-kadın ayrımı bir anda ortadan kayboldu. Çalışma bittikten sonra herkes kendi yerine geri döndü ancak eminim ki bu çalışmalar toplumda erkeklerin kadınlardan daha üst konumda olduğu yargısını değiştirmeye yardımcı oluyor.
Peki etnik-dini arabuluculuğa konu uyuşmazlıkların içeriğini neler oluşturuyor? En tipik örnekleri nelerdir? Biraz önce farklı toplumlardaki insanlardan örnek verdiniz, peki bu insanlar hangi konular üzerine tartışıyorlar?
Örneğin Bedevilerde kanunlara göre değil ancak geleneklere göre bir erkek birden fazla kadınla evlenebilir. Bir dosyada kadın, adamın ikinci eşi olarak onunla evlenmişti. Bir süre sonra erkek kadından boşanmak istemişti. Ancak kadının hayatını sürdürebilmesi için gerekli parayı ödemek istemiyordu. Kadın çok akıllı ve parlak bir biriydi ve arabuluculuğa gitmek amacıyla mahkemeye başvurdu. Mahkeme de kadının istediği meblağın erkek tarafından ödenip ödenemeyeceğini tespit edebilmek için dosyayı arabuluculuğa gönderdi. Erkek işsiz olduğunu, parasının olmadığını ve bir kadının geçimini zor sağladığını bu sebeple de ikinci eşinden boşanmak istediğini söyledi. Arabuluculuk görüşmelerine aileyi de dahil ettik ve aile erkeğin işleri yoluna girinceye değin ikinci eşin nafakasını ödemesinde yardımcı olmaya karar verdi.
Bu çerçevede etnik-dini arabuluculuk sadece hukukla ilgili değil, örf ve adetler, gelenekler ve bu değerlere bağlı yaşayan insanları merkeze alan bir arabuluculuk diye anlıyorum. Böyle bir ihtilafta arabuluculuk yaparken normalde hukuk sisteminin alakasız diye dikkate almayacağı şeyleri dikkate alıyorsunuz.
Evet, kesinlikle. Bu arabuluculukta hukuk gölgede. Elbette ki hukuka aykırı kararlar almıyoruz, alamayız. Ancak arabuluculukta ailenin, toplumun içinde bulunduğu gelenekler hakkında konuşup, ilişkileri en iyi hale getirebilmek için neler yapmamız gerektiğini konuşabiliriz.
Çok kulvarlı diplomasi nedir? Anladığım kadarıyla bu konu aslında dönüştürücü arabuluculuğun devamı gibi ve siz bu konu üzerinde de çalışıyorsunuz. Bize biraz bilgi verebilir misiniz?
Bu kavram diplomasi, devletler ve toplumlar arasındaki uluslararası ilişkileri anlatmak için kullanılır. Genel itibariyle arabuluculukla aynı fikre dayanır ancak farklı topluluklara-iş insanları, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları gibi- hitap eder. Amerikalı büyükelçi John McDonald kurucusu organizasyonun ama henüz İsrail’de etkin değil. Bunu İsrail’e getiren Profesör Avi Mozes Karmel’dir. Biz çok kulvarlı diplomasi fikrinin gelişmesi ve genişletilmesi için çalışmalarda bulunuyoruz. Bu teori İsrail’in komşu Arap ülkeleri ile ilişkileri açısından oldukça önemli. Sizin de belirtmiş olduğunuz gibi, bu teorinin temelinde dönüştürücü arabuluculuk yatıyor ancak bunun uluslararası arenadaki görünümü diyebilirim.
Devletler birbirlerine karşı olmaları, toplumların da birbirlerine karşı olduğu anlamına gelmez değil mi? İsrail ve Arap ülkeleri örneğini verdiniz, biraz daha detaylı anlatabilir misiniz? Siz neler öngörüyorsunuz?
Ben daha çok insan ve topluluklar arasındaki ilişkiler üzerine çalışıyorum. Bir seferinde Mısır’da bir konferansa davet edilmiştim. Mısır ile İsrail’in ilişkilerinin çok kötü olduğu 1989 yılıydı. Mısır’ın başkanı Hüsnü Mübarek’ti. Konferans yetişkin eğitimi üzerineydi. Beni Avrupa Yetişkin Eğitimi Birliği davet etmişti. Ben de iki kişiyle davete icabet ettim. Bunu söylüyorum çünkü daha dün bu ziyarete ilişkin fotoğrafları Facebook sayfama koydum. İskenderiye’de 4 milyon Dolar’a Mısır hükümeti tarafından bir sinagog onarıldı. Biz o zaman bu sinagogu, kiliseyi ve camiyi ziyaret etmiştik. Dünyanın her yerinden birçok insan konferansa gelmişti ve ben kendimi evimde gibi rahat hissetmiştim. Orada Suriye, Suudi Arabistan ve Libya’dan insanlar vardı. İsrail’in diplomatik ilişkilerinin olmadığı bir çok başka ülkenin yanında. Ancak biz Mısır’da çok iyi ilişkiler geliştirdik, arkadaş olduk ve hala iletişim içindeyiz. Kişisel anlamdaki iyi ilişkilerin uluslararası ilişkilerde önemli olduğunu düşünüyorum çünkü o seminere katılan insanlardan birçoğu kendi ülkelerinin karar alma mekanizmalarında yer alıyorlardı. Mısır Milli Eğitim Bakanı’yla tanışmıştım. İnsanlar bana “pek şansın yok çünkü bakan İsraillilerle görüşmez” denmişti. Fakat bakan “hadi fotoğraf çektirelim” dediğinde çok şaşırdım, bugün bile duruyor o fotoğraf bende, ve aynı ölçüde mutlu oldum. Fikrin sonuçları kısmen bu. Aslında başka kültürden, ülkelerden-diplomatik ilişkiler olmasa dahi- insanlarla geliştirilen kişisel bağların bir şekilde uluslararası ilişkilere de yansıyacağını düşünüyorum. Bir şekilde geliyor. Bu gençler için de geçerli bir önerme. Amerika’da, Avrupa’da İsrailli ve Filistinli gençleri bir araya getiren seminerler düzenleniyor. Yıllar önce savaş daha yeni bitmişken, İsrail ve Almanya arasında diplomatik ilişkiler yokken, Almanya’da başkanlığını yaptığım öğrenci kulübü, soykırım ve savaş üzerine İsrailli ve Alman gençlere yönelik toplantılar düzenlemişti. Bu konferanslar Almanya’dan sonra İsrail’de, Paris’te, Londra’da ve başka Avrupa şehirlerinde de düzenlendi. O zamanlar, biz gençken, bu konferanslar yapıldığı için bugün yetişkinler güzel bir iletişim içerisinde. Bireysel ve toplumsal bazdaki toplantıların, bir araya gelmelerin bu nedenle önemli olduğunu, dünya barışı yaratmada etkili rolleri olduğunu düşünüyorum.
Söyleşimiz esnasında uyuşmazlıkları dönüştürücü arabuluculuk ile güçlendirdiğinizi ve ihtilafların her zaman olumsuz bir anlam ifade etmeyebileceğinden bahsettiniz. Oysa uyuşmazlık dendiğinde ortadan kaldırılması gereken, olumsuz bir şey canlanıyor. Dediniz ki aslında uyuşmazlık bir büyüme fırsatı. Aslında uyuşmazlıkları kaldırınca geriye ne ilişki ne siyaset kalır zira insanlar olduğu için ihtilaflar var.
Uyuma dayalı ilişki denen şey imkansız. Tüm toplumlarda, gruplarda, ailelerde, kurumlarda, devletlerde ilişkiler bazen uyum içinde değildir. Bu da iyidir. Eğer iyi şekilde yönetilebilirse bu uyumsuzluk iyidir! Bir ilişkide uyumsuzluk gördüyseniz iyi bir iletişimle bunu uyuma çevirmeye çalışın. Yeni kitabım Pratik Arabuluculuk Rehberi’nde iletişim üzerine bir bölüm ayırdım ve bu bölümde diyalog felsefesine dayalı bir teori geliştirdim. Yahudi felsefeci Martin Buber “Ben Ve Sen” adlı eserinde der ki; bir kişiyle diyalog kurduğunuzda, karşınızdakinin siz değil o olduğunu unutmayın. İyi uyum yakalamak istiyorsanız iki taraf arasındaki diyalogun dinamikleri olan “anlamak ve saygı duymak” kavramlarını iyi kullanmanız gerekir. Ayrıca sıradan insanlarla diyalog ile siyasetçilerle kurulan diyalog arasındaki farkı iyi bilmek gerekir. Siyasetçilerin diyalogu olmaz, onların menfaatleri olur. Eğer siyasetçilerle menfaat çatışmasına girerseniz, diyalog gerçekleşmez. Ben İstanbul’a gittiğimde, lahmacun yediğimde, bayıldım, insanlar bana dostça davrandı, hiç kötü bir şey var diye düşünmedim. Sokaktaki insanlarla iyi bir diyaloğum vardı. Ancak iş siyasetçilere geldiğinde onların farklı menfaatleri söz konusu. Eğer siz ortak menfaatler bulamaz, bir menfaate karşılık veremezseniz, uyuşmazlık yaratıyorsunuz, diyalog değil. Bahsetmiş olduğum gerçek diyalog. Türklerin ve İsraillilerin birbirleriyle konuşabileceklerini, birlikteliklerinden keyif alacaklarını ve birbirlerini anlayacaklarını düşünüyorum.
Bize biraz da İsrail arabuluculuk sistemindeki uyum, şikayet ve mesleki sorumluluk sigortası konularından bahsedebilir misiniz? Sanırım İngiliz sistemine çok benzeyen bir sisteminiz var, bunlar daha çok arabulucuya bırakılmış. Sizce neden bu anlayış benimsendi?
Cevabı çok basit çünkü bu sistemi Amerika’dan kopyaladık. Amerika adalet sisteminden ilk memnun olunmayan ve alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının ortaya çıktığı yer. Bunlardan biri de arabuluculuk. Son yirmi yılda bu alanda çok az düzenleme yapıldı. Arabuluculuk tek başına bir meslek olarak görülmedi. Ancak İsrail’de bulunan arabuluculuk kuruluşları, yeni yasa yapılmasına yönelik tavsiyelerde bulundular ve avukatlık gibi, psikologluk gibi arabuluculuğun da bir meslek olarak kabul edilmesini talep ettiler. Arabuluculuk kuruluşlarının zaten kendilerinin oluşturduğu etik kuralları vardı. Sonrasında yeni kanun geldi. Bu kanuna göre İsrail’de mahkemelerin listesinde arabulucu olarak kayıtlı olmak istiyorsanız üniversite diplomanızın olması gerek. Hukukçu olmanıza her ne kadar gerek olmasa da yerine getirmeniz gereken birçok kriter bulunuyor. Yakın gelecekte arabuluculuk İsrail’de de bağımsız bir meslek olarak kabul görülecek. En azından arabulucuların ve arabuluculuk kuruluşlarının arzusu bu yönde. Hükümetin arabuluculuk mesleğine bakış açısını ne olacak bilmiyorum ancak her ne kadar birtakım düzenlemeler olsa da halihazırda bir meslekten ziyade serbest bir faaliyet olarak görülüyor. Örneğin bir aile uyuşmazlığını mahkemeye taşımadan önce diyalogla çözülebilir mi bakmanız gerekir. Hukuk davalarında arabulucuya gidip mahkemeye mi arabuluculuğa mı gidilecek bakmanız lazım. Süreç bu şekilde. Sistemin inişleri ve çıkışları olsa da geldiğimiz noktaya baktığımda İsrail’de arabuluculuğun yükselişe geçtiğini düşünüyorum. Özellikle kimlerin arabulucu olabileceğini düzenleyen yeni düzenleme ile birlikte büyük değişiklikler yaşayacağımızı düşünüyorum.
Çok teşekkür ederim. Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Öncelikle benimle mülakat yaptığınız için çok teşekkür ederim. İnsanları arabuluculuk hakkında daha fazla fikir sahibi olmalarını, arabuluculuğu kullanmalarını istiyorum. Küresel bir dünyada yaşıyoruz. Birbirimizi anlamalı, birbirimize yardım etmeli ve barış içinde yaşamalıyız. “Küresel düşün ama yerel çalış”.
Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim.
Görüşmemizde geçen hususları özetlemenin faydalı olacağını düşünüyorum. Dönüştürücü arabuluculuk ve onun bazı uygulama alanlarından bahsettik. Kolaylaştırıcı arabuluculuk ve değerlendirici arabuluculuk ile kıyaslandığında dönüştürücü arabuluculuk oldukça yeni. Dönüştürücü arabuluculuk temelde, tarafların güçlendirilip, onların ihtiyaçlarının, menfaatlerinin ve değerlerinin, bakış açılarının diğer tarafça tanınmasına dayanıyor. Burada ilk adım taraflar arasındaki ilişkinin düzeltilmesi, ancak bu önemli adım sonrasında uyuşmazlığın kendisine odaklanmaktır. Doktor Silvera özellikle bunun önemine vurgu yaptı.
Dönüştürücü arabuluculuk konusundan sonra rotamızı etnik-dini arabuluculuğa çevirdik. Doktor Silvera etnik-dini arabuluculuğu “tarafların birbirleriyle anlaşmak zorunda olmadan birbirlerini anlamalarına olanak veren bir metot” olarak tanımladı. Sonrasında dönüştürücü arabuluculuğun uluslararası ilişkilerde de uygulanabildiğinden bahsettik. Doktor Silvera uyuşmazlıkların siyasetçiler için nasıl farklı anlamlara gelebileceğinden, siyasetçilerin iletişiminin anlayabilmek için değil kendi menfaatleri amacıyla olduğundan bahsetti. Bu ayrımı yapmasını oldukça ilginç buldum. Son olarak, İsrail ve Türkiye’deki mahkemelerce arabulucu atama uygulamalarını ve genel hatlarıyla arabuluculuk düzenlenmelerinin karşılaştırmalı analizini yaptık.
Umarım programdan memnun kalmışsınızdır. Doktor Silvera ile fotoğrafımı Instagram hesabımda, görüşmemizin Türkçe çevirisini bloğumda paylaşacağım. Çeviri için Şimal Efsane Yalçın’a teşekkür ederim. Son olarak Twitter hesabımda bu görüşmeye ilişkin paylaşımlarım olacak. Programa ilişkin görüş ve önerilerinizi benimle paylaşırsanız çok memnun olurum. Anlaşabiliriz Podcast sponsorum Alper Koç ve tanıtım konusunda bana yardımcı olan Can Aksoy’a teşekkürlerimi bir borç bilirim.
Herkese teşekkür ederim, bir sonraki programda görüşmek üzere!
Mediator, Trainer, Activist
Dr. David Silvera has been involved in the movement to introduce and develop mediation as an alternative form of dispute resolution in Israel since 1998. He established a center for dispute resolution and training; served as an academic director in the School for Conflict Resolution as well as a court-appointed mediator of a labor court in Tel Aviv. He became the chairman of the Israeli Chamber of Mediators and served as Editor-in-Chief of Sulcha, Israel’s mediation portal.
Dr. Silvera has endeavored to address the issue of intercultural tension and ethnic polarization in Israeli society. He is one of the founders of the Israeli Branch of the International Association for Multy Track Diplomacy based in the USA. He has lectured at Israel’s Open University since 1989 and currently is a lecturer of Mediation and Conflict Resolution at Tel Aviv University.